top of page

Bitkisel Beslenmenin Karbon Ayak İzi

Güncelleme tarihi: 24 Eyl

Son yıllarda, bitkisel beslenme, hem sağlık hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından popülerlik kazanmış görünüyor. Pek çok kişi, bitkisel beslenmenin karbon ayak izini azaltacağı ve gezegenin doğal kaynaklarını koruyacağı düşüncesiyle bu yaşam tarzına yöneliyor.

Etve Süt Tüketinde Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik İçin Bitkisel Beslenme

İklim değişikliğine etkisi nedeniyle hayvancılık başta olmak üzere tarım ve beslenme giderek gündemin ve sohbetlerin önemli bir parçası haline geliyor. Artan kanıtlar, gıda sistemimizden kaynaklanan küresel emisyonun sera gazlarının  büyük bir kısmını oluşturduğunu gösteriyor.

İnsan aktivitelerinin karbondioksit ve diğer sera gazlarının baş sorumlusu olduğunu, yediğimizin gezegeni etkilediğini biliyoruz. Öyleyse bitkisel ürünler ile hayvansal ürünler emisyonun ne kadarından sorumlu? Başta et olmak üzere hayvansal kaynaklı gıdalar gerçekte kaç emisyon üretiyor? Ve yeme alışkanlıklarımız sürdürülebilir mi? Bu sorular ve benzerlerinin cevapları bizi doğru seçimlere yönlendirecektir.

Beslenmenin karbon ayak izini tam anlamıyla değerlendirmek için, üretim süreçlerinin enerji kullanımı, su tüketimi, karbon emisyonları ve arazi ve toprak sağlığı üzerindeki etkilerine bakmak gereklidir. Bu makalede, bitkisel beslenmenin sürdürülebilirliğini rakamlarla inceleyeceğiz.

Karbon Ayak İzi ve Sera Gazı Emisyonları

Bitkisel beslenmenin, hayvansal bazlı beslenmeye kıyasla daha düşük karbon ayak izine sahip olduğu bilinmektedir. Et ve süt ürünleri üretimi, büyük miktarda sera gazı salınımına yol açarken, bitkisel ürünler genellikle daha düşük emisyon değerlerine sahiptir.

Düşük emisyon üretimine bağlı tüm gıdalar bitki bazlıdır. 

Karbon Emisyonları

Oxford Üniversitesi tarafından yapılan 2018 tarihli bir çalışmaya göre, bitkisel bir diyetin karbon ayak izi, et ve süt ürünleri ağırlıklı bir diyete kıyasla %73 daha düşüktür. Ortalama bir vegan, yılda yaklaşık 1,5 ton CO2 tasarrufu sağlamaktadır. Bu, dünya nüfusu ile orantıladığımızda 3,7 milyon arabayı yollardan çekmeye eşdeğer bir etki yaratmaktadır.


Sera Gazı Emisyonları:Gıdaların Karbon Ayak İzi

Et ve Süt Ürünleri

Sığır eti üretimi, kg. başına yaklaşık 99 kg. CO2 eşdeğeri (CO2-eq) sera gazı salınımı yaparken, mercimek gibi bitkisel proteinler yalnızca 0,9 kg. CO2-eq sera gazı salınım yapmaktadır. 

Protein içeriğini değerlendirirken bile hayvansal ve bitkisel proteinler arasında belirgin farklılıklar vardır. 100 gr. protein başına sığır etinin 49,89 kg.  CO2-eq sera gazı salınımı yaptığı tespit edilmiştir. Kuzu ve koyun eti 20 kg.’ın biraz altından sorumluyken, çiftlik karidesleri ve domuzlar sırasıyla 18,19 kg. ve 7,61 kg. sera gazı yaymaktadır. 

Tahıllar ise 100 gr. protein başına 2,71 kg. CO2-eq ve soya fasulyesi 1,98 kg. CO2 eşdeğeri sera gazı yaymaktadır. Bitkisel et üretiminde yaygın kullanılan bir sebze olan bezelye, sadece 0,44 kg. CO2-eq sera gazı salınımı yapar.

Süt ürünleri üretimi de yüksek karbon ayak izine sahiptir; süt ürünleri üretiminin karbon emisyonları, bitkisel sütlerden (örneğin badem veya yulaf sütü) %40 daha yüksektir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), et ve süt için yetiştirilen ineklerin, dünyadaki diğer hayvanların toplamından daha fazla emisyondan sorumlu olduğunu ve hayvancılık emisyonlarının yaklaşık yüzde 65'ini oluşturduğunu söylüyor. 2010 yılında FAO‘un yayınladığı bir raporunda, yalnızca süt sektörünün dünyadaki antropojenik (insan kaynaklı) sera gazı emisyonlarının yüzde dördünü oluşturduğu ifade edildi.

Tarımda Su Kullanımı

Gıda üretiminde su tüketimi, çevresel sürdürülebilirliğin kritik bir bileşenidir. Bitkisel beslenme, su kullanımını azaltma potansiyeli taşır.

Sığır eti üretimi, 1 kg. et için yaklaşık 15,415 litre su tüketirken, aynı miktarda tahıl üretimi yalnızca 1,644 litre su kullanır. Tavuk eti üretimi bile 4,325 litre su tüketimi ile bitkisel alternatiflerin çok üzerindedir.

Bitkisel gıdaların su kullanımı genellikle daha düşüktür. Örneğin, bir kg. mercimek üretimi yaklaşık 2,500 litre su tüketirken, soya fasulyesi üretimi 2,145 litre su kullanmaktadır. Badem gibi su yoğun ürünlerin bile su tüketimi, hayvansal ürünlere göre oldukça düşüktür.

Hayvancılık endüstrisi, dünyadaki temiz suların üçte birini kullanmaktadır. 

Arazi Kullanımı ve Biyoçeşitlilik

Arazi kullanımı, bitkisel beslenmenin çevresel sürdürülebilirliği açısından önemli bir faktördür. Hayvansal tarım, genellikle büyük araziler gerektirir ve biyoçeşitlilik kaybına yol açar.

Arazi Kullanımı

Bitkisel bir diyetin arazi kullanımı, et ağırlıklı bir diyete göre %75 daha azdır. Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, hayvansal ürünlerin dünya çapındaki gıda üretiminde kapladığı alan, tüm ekili arazilerin yaklaşık %83'ünü oluşturmaktadır, ancak bu alan, küresel kalorilerin yalnızca %18’ini sağlar.

Gezegenimizin toplam buzsuz topraklarının yüzde 30'u tavuk, domuz ve sığır beslemeye veya yetiştirmeye ayrılmıştır. Et ve süt ürünleri tüketimi olmadan, küresel tarım arazisi kullanımı yüzde 75'ten fazla azaltılabilir ve yine de dünyayı besleyecek kadar yiyecek üretilebilir.

Ormansızlaşma 

Hayvancılık, ormansızlaşmanın en büyük nedenlerinden biridir. Amazon yağmur ormanlarında tarım alanı açmak için yapılan ormansızlaştırmanın %80'inin nedeni sığır yetiştiriciliğidir. Bitkisel beslenmeye geçiş, bu baskıyı önemli ölçüde azaltabilir ve ormansızlaşma hızını düşürebilir.

Üretimde Enerji Kullanımı

Gıda üretiminde enerji tüketimi, bitkisel ve hayvansal besinler arasında önemli farklılıklar gösterir.

Bitkisel gıdalar, enerji açısından daha verimlidir. Sığır eti üretimi, aynı miktarda kalori sağlamak için tahıl üretiminden 10 kat daha fazla enerji gerektirir. Ayrıca, bitkisel proteinlerin üretimi için kullanılan enerji, hayvansal proteinlere kıyasla genellikle %70 daha azdır.

Et ve Süt Tüketimi Sürdürülebilir mi?

Bugün bütün insanlar Amerikalıların yediği kadar et tüketse gezegenimiz yok olur!

2014 yılı verilerine göre ekilebilir arazilerin %33’ü besi hayvancılığı için kullanılıyor. 2050 yılında dünya nüfusunun 9.3 milyar olacağı tahmin ediliyor. Hepsi şu anda Amerikalıların tükettiği kadar et tüketirse 4.5 kattan daha fazla ete ihtiyaç olacak. Ayrıca son 100 yılda et tüketimi 4 kattan (10 kg.-43 kg.) fazla arttı. Artış eğiliminin devam etmesi de kaçınılmaz görünüyor. Özetle her ülke için gıda güvenliği en önemli gündem olacak; bununla birlikte fiyatların inanılmaz derecede artma ihtimali yüksek.


Hayvan Yetiştiricili Karbon Ayak İzi

Bir kilo et için yaklaşık olarak 7 kg. tahıl kullanılıyor. ABD’de besi hayvanları hasat edilen tahılların %60’ını tüketiyor. 2050 yılında besi hayvanlarını yetiştirebilmemiz için dünya büyüklüğünde ayrı bir gezegene ihtiyacımız olacak.

Diğer yandan et üretimi iklim değişikliği ile içi içe geçmiş durumda; şimdilik salınan sera gazlarının %14,5’i hayvancılıktan geliyor (Cowspiracy belgeseline göre bu oran dericilik gibi hayvancılık yan sanayileri de dahil %51). Buda tüm dünyada ulaşımdan kaynaklanan emisyona eşit. Taşıtları elektrikli hale getirirken besi hayvancılığı konusunda bir şey yapmıyoruz. Sözün özü; hayvancılık dünyayı tüketiyor. Bu sistemle gidilirse 2050’li yıllar insanlık için yaşanmaz olabilir.

Bilim adamları, et ve süt ürünlerinden elde edilen kalorinin en az %75’inin tahıl ve baklagillerden elde edilecek kalorilerle değiştirmemiz gerektiğini söylüyorlar. Fakat bunu yapmaya henüz istekli değiliz; şimdilik kulağımızın üzerine yatıyoruz.

Ya hayvansal gıda tüketimini azaltıp daha fazla bitkisel gıda tüketeceğiz ya da ikame başka ürünler bulacağız. 

Gelişen teknolojiye paralel hayvancılığın insan ve iklim üzerindeki etkilerine yönelik toplumsal farkındalık bazı çevrelerde oluşmaya başlamış görünüyor. İlk laboratuvar eti (Hayvanlardan kök hücre alınması ve bunların laboratuvarda besleyici bir sıvının içine konularak büyütülmesi) 2013 yılında üretildi. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde yaygın bir şekilde kullanılması amaçlanıyor.  

Bitkisel eti ise hemen hemen her markette bulmak mümkün. Birçok ülkenin de üretimine başladığı ürün, son yıllarda satışı yüzde 20’lik bir oranla en hızlı artan kazançlı bir gıda olarak değerlendiriliyor. Bitkisel Burger’i geliştiren Impossible Foods ile Beyond Chicken ile Beyond Burger ürünlerini piyasaya süren Beyond Meat’in satışları her geçen gün artarken, Hollanda’nın ünlü Vegetarian Butcher Şirketi dünyanın en büyük kasabı olmayı amaçlıyor.

Türkiye’de doğal ete alternatif olarak üretilen bitkisel ürünler var. Bütün büyük marketlerde bulmak mümkün. Ancak gidilecek çok yol var…

Bunlara rağmen dünya vatandaşı olarak yapabileceğimiz en mantıklı şey hayvansal ürün tüketimine son vermek… Bizi ve doğayı cendereden kurtaracak olan bu… 

Sonuç

Bitkisel beslenme, genel anlamda karbon ayak izini azaltma potansiyeline sahiptir. Karbon emisyonları, su ve arazi kullanımı gibi kritik sürdürülebilirlik göstergelerinde, bitkisel diyetler genellikle hayvansal bazlı diyetlerden çok daha olumlu bir performans sergiler. Ancak, bitkisel beslenmenin sürdürülebilirliğini maksimize etmek için, üretim süreçlerinin optimize edilmesi ve sürdürülebilir tarım yöntemlerinin teşvik edilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak, bitkisel beslenme, bireysel düzeyde çevresel etkileri azaltmak için güçlü bir araçtır ve bu yolda atılan adımlar, küresel düzeyde büyük bir fark yaratabilir.

Faydalanılan Kaynaklar

1. Marta Zaraski, (2014), Meathooke, The History and Science of Our 2.5 Million-Year Obsession With Meat.

47 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

2 Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Guest
Aug 28
Rated 5 out of 5 stars.

Karbon ayak izi kadar hayvanların gördüğü zulüm de önemli. Faydalı bir yazı. 👌

Like

Ayhan ARALIOĞLU
Ayhan ARALIOĞLU
Aug 28
Rated 5 out of 5 stars.

Çok önemli bir konuya farklı bir bakış açısı. Teşekkürler...

Like
bottom of page